“Ama o kadar yol yaptı” diyenlere ithaf olunur…

DUBLE-YOLAşağıda bir yazı yayınlıyoruz. John Perkins isimli yazarın kitabından. Kendisi öyle bir hikaye anlatıyor ki azıcık dikkat bile insana “Bu adam Türkiye’nin fotoğrafını tasvir ediyor” dedirtiyor..

Yazı güzel olmasına çok güzel de önemli ama ÇOK ÖNEMLİ bir sorun var.. Bunların çoğunu bu ülkenin en az yüzde 60 ve hatta daha fazlası zaten anlıyor ve biliyor da, “DEH DE GİDELİM, ÇÜŞ DE DURALIM” veya “ÇALARKEN SEN DE ORDA MIYDIN?” diyen yaratıklara bu nasıl anlatılır? Mesele de bu zaten..

Saygınlığı olan hiçbir uluslararası kuruluşun “bunlar sahtedir” raporunu vermediği (ve veremeyeceği) malum tapeler varken, hala “KOMPLO, PARALEL” kurgularıyla idare edilen önemli sayıda destekçi güruhu olmasa ekstra gayrete ne ihtiyaç olurdu ki zaten, hukukun işlemesi ve adaletin yerine gelmesi için?

Özetle, resim acıklı.. Umutsuz mu? Asla.. Can çıkmadan umut bitmez.. ve de şöyle bir avantaj var ki, birilerinin girmiş olduğu SOKAK… ÇIKMAZ SOKAK. Etraftaki YAĞCI/YALAKA avane bunu anlatmak için gerekli cesareti kendilerinde bulamıyorlar mı acaba diye düşünmeden edemiyor insan – gerçi bulan da poposuna tekmeyi yiyiyor herhalde, anlaşılan.

Bununla beraber malumunuzdur;  Kutupta bile gece 6 ay sürüyor.. Mutlaka sabah gelecektir, yolu yok.

Editör

AMA O KADAR YOL YAPTI, DUBLE OTOBAN YAPTI, DİYENLERE…

Sene 2005 Türkiye ile bir alâkası olmayan John Perkins kitabında anlatıyor; 
“Kendi otomobilini üretemeyen ülkeye borç verip otobanlar yaptırırız. Sonra onlara arabalarımızı satarız. Sonra bankalarını satın alırız. O bankalardan halka ucuz krediler verip daha çok araba almalarını sağlarız. Böylece verdiğimiz o krediyi arabamızı satarak geri alırız, hem de faiziyle. O ülkeye dünya bankası ya da kardeş kurumlardan kredi ayarlarız. Ayarlanan kredi “ASLA” o ülkenin hazinesine gitmez. O ülkede ‘proje‘ yapan bizim şirketlerimizin kasasına girer. Enerji santralleri, sanayi alanları, limanlar, dev havayolları yapılır.

Aslında insanların işine yaramayan bir yığın beton. Bizim şirketlerimiz kazanır o ülkedeki birileri de nemalandırılır. Toplum bu düzenekten hiçbirşey kazanmaz. Ama ülke büyük bir borcun altına sokulmuş olur. Bu o kadar büyük bir borçtur ki ödenmesi imkansızdır. Plan böyle işler. Sonunda ekonomik danışmanlar/tetikçiler olarak gider onlara deriz ki; “Bize büyük borcunuz var ödeyemiyorsunuz. O zaman petrolünüzü satın, doğal gazınızı bize verin, askeri üslerimize yer gösterin, askerlerinizi birliklerimize destek olmaları için savaştığımız bölgelere gönderin, Birleşmiş Millletler de bizim için oy verin! Elektrik su kanalizasyon sistemlerinizi özelleştirin! Onları Amerikan şirketlerine ya da diğer çok uluslu şirketlere satın…” Sosyal hizmetleri, teknik sistemleri, eğitim kurumlarını, sağlık kurumlarını hatta adli sistemleri ele geçiririz. Bu, ikili, üçlü, dörtlü bir darbeler serisidir.”

Bir Ekonomik Tetikçinin İtirafları – John Perkins.

Like it? Share it!

Leave A Response