Dev “tekstil fuarı” şirketi karar verdi: Türkiye’ye geliyor

by admin | Çarşamba, Tem 16, 2014 | 1210 views

PREMIERE-VISION
Günümüzün en büyük ve karlı sektörlerinden birinin TEKSTİL olduğu bilinir. Ayrıca, Türkiye’nin de bu dalda ne kadar iddialı oduğu ve liderliğe oynadığı da açıktır. İşte ülkemiz şimdi bu sektörde büyük bir tanıtım olayına sahne olmaya başlayacak.

Tekstilim en prestijli fuarlarından biri olan Premiere Vision Her yıl yüzlerce firmayı geri çevirir. Hatta birçok Türk firmasını da yıllarca kabul etmemiştir. Fakat şimdi bu fuarı organize eden kuruluş yalnızca Türk şirketleri kabul etmekle kalmayacak, bundan sonra Türkiye’de her yıl fuar yaparak ekonomimize katkıda bulunacak.

Bu mücadelenin hikayesi aynen de şöyle;

1990’lı yıllar, “Premiere Vision’a katılmak”, Türk tekstil firmaları için mücadele yıllarıydı. Türk şirketlerini kabul etmiyor, Türk şirketleri de otel lobilerinde alternatif sergiler düzenliyordu. Karakolluk durumlar oldu. 1996’da otel lobisinden Türk şirketlerinin sahipleri gözaltına alındılar. Mücadele sürdü. Gözaltılara rağmen şirketler Grand Otel’de sergi açmaya devam etti. İlk kez 1999’da Türk modacı Bahar Korcan kapıyı araladı. Dupont Lycra için Türk firması Berdan’ın kumaşından hazırladığı kıyafeti, fuarda sergiledi. 2002 yılı dönüm noktası oldu. 4 firma fuara çağrıldı. Büyük olaydı! Kapı gerçek anlamda açılmış oldu. 2003’te 12 Türk firması yer aldı.

İzleyen yıllarda sayı sürekli arttı. Türkiye 3. büyük katılımcı haline geldi. 2011’de 54 firmayla katıldı. Türkiye onur konuğuydu. İTHİB’in Başkanı İsmail Gülle, bu gelişmeyi “İade-i itibar” olarak yorumladı. 2013-2014 sezonu için Paris’teki fuara Türkiye 76 firma ile İtalya ve Fransa’dan sonra en çok katılım sağlayan ülke oldu. Yalnızca Paris’teki ana fuara değil… 2012’de Premiere Vision New York’a 16 ülkeden 113 firma katıldı. 22’si Türkiye’dendi. Barcelona’daki Denim by Premiere Vision’a 30 firmayla en fazla katılım gerçekleşti… 2012, başka önemli bir gelişmeye sahne oldu. Türk şirketlerinin yoğun katılımını organize edebilmek için Premiere Vision, Türkiye’de ofis açmak zorunda kaldı. Şimdi daha ileri bir adım gerçekleşiyor, o fuar, Türkiye’ye geliyor. Premiere Vision İstanbul Fuarı’nın (IFFI) ilki 29-30- 31 Ekim’de CNR Expo’da düzenlenecek. Anlaşma bu yıl başında, 13 Ocak’ta Première Vision CEO’su Philippe Pasquet, ortağı GL Events Yönetim Kurulu Başkanı Oliver Ginan ve Uludağ Tekstil İhracatçıları Birliği Başkanı İbrahim Burkay’ın katıldığı basın toplantısıyla duyuruldu. Ortak şirketin adı; Uluslararası İstanbul Moda Fuarı AŞ. Yüzde 51’i Premiere Vision’un, % 49’u CNR’ın. Böylece İstanbul, Première Vision’un uluslararası yayılımında, New York, Sao Paulo ve Shangai’den sonraki 4. durağı oluyor.

Şirketin yöneticisi Pasquet, bu büyük gelişmeyi, şöyle özetledi:

“Türk şirketlerinin kabul edilmemeleri bir kasıt değil. Kabul etmediğimiz Fransız, İtalya şirketleri de var. Her yıl 200 civarında firmayı reddediyoruz. Ancak şimdi Türk tekstilcilerinin üretimde yakaladıkları kalite, İstanbul’un coğrafi konumu, moda dünyasındaki yeriyle gerçek bir cazibe ve yaratıcılık merkezi olması bu kapıyı açtı. Marka, tasarım ve perakende zincirleri yarattı. Vaat ettikleri anlamında doğru, dinamik bir profil çiziyor. Fuarlarda ürün sunan ülkeler arasında Türkiye 3. sırada, ziyaretçi yoğunluğunda ise ilk 10’un içinde. Türkiye, tekstil üretimi ve talebi açısından yükselen Balkanlar, İran, Irak, Rusya gibi bölgelere yakın. Büyüme öngörüleri etkileyici. Hazır giyimde dikey entegre tesisleriyle, yerli markalarıyla ve bu sektörde uzmanlaşmış olmasıyla da ön plana çıkıyor. Yaygın dağıtım ve mağaza zincirlerine sahip. Hazır giyim markaları gerek civar ülkelerde, gerekse daha uzak coğrafyalarda büyüyor.”

Ayrıca CEO Pasquet, fuara katılan Türk markaları ile ilgili de şu değerlendirmeyi yaptı: “Türkiye’de gelecek vaat eden birçok firma var. Söktaş, Yünsa, İskur gibi çok firma sayabilirim. İsko gibi denimde de gelecek vaat eden firmalar var. Bunlar sayılı ve dünyada da yeri olan firmalar. Global marka olmak size bağlı. Zara gibi global markalar çıkarmak uzun bir süreç. Çok yatırım gerektiriyor, orjinal tasarımlar, moda kültürü… Prada’nın 100, Zara’nın 40 yıllık geçmişi var. Paris’te de tasarım ve dizayn var ancak en iyileri Londra’dan çıkıyor. Çünkü en iyi tasarım okulları orada. Türkiye de yavaş yavaş marka üreten bir ülke haline geliyor. Fason değil de üretici kimliği olan, kumaşa, aksesuara karar verenlere ihtiyaç var. Tasarım şart. ABD’de üretim yok ama birçok marka çıkıyor. Bizim tasarım fuarımız NDIGO’ya henüz katılan Türk firması yok. Türkiye’nin hala katetmesi gereken bir yol var. Artık ucuz bir ülke olmaması gerekir. İnovasyona, servise yatırım yapan firmalar yaşayacak.” Çin’in kazandığı önemli pozisyonun, markaları için “tek bir ülkeye bağımlılık” riski yarattığını belirten Pasquet, “Bundan dönülüyor ve bu Türkiye’ye yarıyor. Türkiye’de üretim teknolojisi iyi, kapasite yüksek” dedi.

KAYNAK: MEDYA

Like it? Share it!

Leave A Response