Abdullah Gül kim ne derse desin – aldığı birçok tenkitlere rağmen – AKP’nin “GÜLEN” yüzüdür. İnsanlar kendisiyle muhatap olduklaarı zaman “Acaba ne zaman fırça yiyeceğim” diye korkarak yaklaşmazlar yanına. Yani, bir tarafta söylemleriyle resmen milleti birbirine düşman eden (dolayısıyla bir bakıma bölme olmuş oluyor) diğer tarafta da söylemiyle insanları ürkütmeyen, ve hatta birleştiren 2 siyasetçi.
Bunlardan olumlu olanı partinin kuruluşunda da başrolde boy göstermiş – ama tevazusunu hiç kaybetmemiş – diğeri ise (yani nefret ve kin söyleminin sahibi, maalesef) kuruluşta olmamasına rağmen, şimdilerde partiyi adeta kendi malı gibi sahiplenmiş ve hatta kendi yoldaşlaarını bile iki dudağının arasından çıkan lafı nerdeyse “aportta” bekler hale getirmiş.
Türkiye’deki herkes uzun süredir bu 2 esas figür arasında bir ihtilaf çıkacağını ve hatta bir yol ayrımının söz konusu olacağını tahmin eder durur. Ama yine de BB Yardımcısı Bülent Arınç gibi ağır topların sayesinde o ayrılık bir türlü gerçekleşmez çünkü bunlar arada ciddi bir tutkal vazifesi de görürler (davanın menfaati için-miş).
Şimdi yavaş yavaş anlaşılıyor ki, artık bıçak kemiğe dayanıyor ve sakin, hazımlı ve de olgun Abdullah Gül muhtemelen sabrın sonu buraya kadar diyecek duruma gelmiş bulunuyor.
Nitekim ortalıkta dolaşmaya başlayan habere göre Gül, kısa süre önce yaptığı bir görüşmede Erdoğan’ın tutumundan duyduğu rahatsızlığı, “Kurucusu olduğumuz partinin dışına düşecek duruma geldik” sözleriyle değerlendirdi. Erdoğan’ın tutumundan duyduğu rahatsızlığı da “Türkiye için çok iyi şeyler düşünerek yola çıkmıştık. Çok şey de yaptık ama giderek hepimizin düşündükleri değil, bir kişinin düşündükleri hayata geçmeye başladı” dediği öğrenildi.
Evet, buradan da anlaşıldığı üzere Başbakan Tayyip Erdoğan’ın cumhurbaşkanlığı adaylığı ile devre dışı bıraktığı yorumları yapılan Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün ne yapacağına yönelik mesajları netleşiyor. Gül’ün karar alma sürecinde, kurucusu olduğu AKP’nin dışında kalmaktan ve kararların sadece Erdoğan tarafından alınmasından rahatsızlık duyduğu öğrenildi.
TOBB’deki iftar yemeğinde, “Bundan sonra da milletime hizmet etmeye devam edeceğim. Bakalım nasıl edeceğiz” diyen Gül’ün, ikili temaslarında, AKP dışında da bir partide siyasete devam edebileceği sinyalini verdiği öğrenildi. Gül’ün bunun için cumhurbaşkanlığı seçimlerinin sonuçlarını beklediği belirtildi. Erdoğan’ın, adaylığını belirleme sürecindeki tutumunun ardından aralarında AKP’nin kurucularının, Kayserili tanıdıklarının ve Gül’ün öğrencilik yıllarından arkadaşlarının da olduğu çok sayıda isim Gül’ü ziyaret etti. Gül bu görüşmelerde, Erdoğan’a ve AKP’deki bazı isimlere kırgınlığını,“Kurucusu olduğumuz partinin dışına düşecek duruma geldik” mesajıyla paylaştı.
2001 yılında partinin kuruluş aşamasına yönelik çalışmalarını ve karar alma sürecini de aktaran Gül’ün, bu görüşmelerinde “Türkiye için çok iyi şeyler düşünerek yola çıkmıştık. Çok iyi hizmet ettik, çok şey de yaptık. Ama giderek hepimizin düşündükleri değil, bir kişinin düşündükleri hayata geçmeye başladı” diyerek rahatsızlığını dile getirdiği belirtildi. Gül, geçen yıllarda yaptığı ikili görüşmelerde ise cumhurbaşkanlığı için Erdoğan’ın aday olmasını “Onun hakkı” diyerek değerlendiriyordu.
Gül’e çok sayıda kişinin “siyasete devam etmelisiniz” yönünde mesajlar ilettiği de öğrenildi. AKP’nin kurucularından olan ve bir süre bakanlık görevi yapmış bir isim de “Beni o zaman Gül çağırmıştı. Yine çağırırsa yine giderim” diyerek kuruluş aşamasında yola çıktığı isme bağlılığını dile getirdi. Gül’ün, Türkiye’de siyasetin belirlenmesinde Anadolu’daki işadamlarının etkili olacağını vurguladığı öğrenildi. Bu çerçevede, “Hayat Anadolu’da ekonomi üzerinden akar. Özel sektörün beklentileri Türkiye’nin yönünü belirler. Anadolu’dan gelecek talepler de siyasetin yönünü belirleyecek” değerlendirmesini de yaptığı öğrenildi.
KAYNAK: MEDYA
