Ege’nin Gözdesi “Sakinşehir” Seferihisar ve Belediye Başkanı Tunç Soyer’den önemli beyanat

TUNC-SOYER-ACIKLAMATunç Soyer.. Seferihisar Belediye Başkanı..

Kişisel olarak seversiniz, sevmezsiniz veya tarzını beğenir veya beğenmezsiniz.. Bunlara bir yorum getirmek haddimiz olmasa gerek..

Ama İzmir’in şirin ilçesi Seferihisar için yaptıklarını inkar etmeye kalkarsanız işte orada adama “dur hele insafsız” derler.. Kim mi? Aklı başında, vicdanlı ve gözleri gören, bakmasını bilen insanlar…

Bu satırların yazarının Tunç Soyer’ile uzaktan yakından ne herhangi bir bağı veya ilişkisi mevcut değildir, bugüne kadar. Üstelik de Soyer’i tenkit eden bazı yazıları da editörlüğünü yaptığı sitelerde yayınlamış ve hatta eksik gördüğü belirli konularda bir vatandaş olarak uyarmıştır..

Ama, işte burada ama deyip bir duralım hele. Ama “Sezar’ı öldür hakkını ver misali” haklı olduğun konularda istediğin kadar tenkit et fakat bu ilçeye inanılmaz katkılarını da unutarak “vicdansızlık yapma” sakın ola ki.

Ne mi yapmış Soyer?

Vallahi komik gelecek ama, en öncelikli olarak “MEDENİ” bir başkan, saygılı ve nazik bir yönetici “nasıl olur” onu resmetmiş kendi zerafetiyle… İnsanlar başkan olmanın getirdiği gücün bir “kibarlık ve zerafet” dahilinde kullanılabileceğini görmüş olsalar gerek.. Yani doğrudan BEYEFENDİLİK denen olgudan bahsediyoruz. Halkımıza örnek olması gereken en üst düzey siyasilerin “ananı da al git” dediği bir ülkede yaşadığımıza göre

Daha sonra ve tabii en önemlisi ise, Seferihisar’ın belki de rüyasında bile göremeyeceği bir kazanım sunmuş Tunç Soyer bu ilçeye. Gerçekten de büyük övgüye layık teşebbüsleri sonucu CITTA SLOW yani bizdeki deyişiyle sakin şehir ünvanını getirmiş, İtalya’dan..

“Pekiyi de, getirmese ne olurdu ki yani, biz yok muyduk bu yerkürede?” diye soran eksik düşünceliler çıkabilir tabii ki. Ama bilmemek ayıp değil, öğrenmemek ayıptır misali, eğer Soyer buraya CITTA SLOW ünvanını getirip de özellikle ülkede (inanılmaz şekilde) ve dünyada popülaritesini arttırmamış olsaydı, Seferihisar bugün Türkiye’de bir sürü mevcut olan geri plandaki ilçelerimizden biri olarak hayatına devam ediyor olurdu.

Diğer bir deyişle şimdiki gibi VİTRİNİN EN ÖN SIRASINDA olmaz ve sakin ve rahat, keyifli bir yaşam yeri arayan yüzlerce binlerce insan buraya akın akın gelmez dolayısıyla da bu ilçe adeta kendi kaderine terkedilmiş olarak, gelişim yolunda büyük adımlar atamazdı.

Bir örnek verecek olursak eğer – ki bire bir gerçek konuşmalardan alıntıdır; Bir Sığacık sakini bizzat bu satırların yazarına şu ifadeyi kullanmıştır: “Allah razı olsun. Eskiden karılarımız mandalina bahçelerinde günde 30 liraya güneş altında mandalina toplamak için kavrulurken, şimdi çok şükür bir tane pansiyonum, bir teknem bir de minibüsüm mevcut. Karı da evde prenses  gibi vallahi”….

Evet Seferihisar’ın özellikle son 5 yılda ekonomik açıdan geldiği noktanın ve yerli halkının elde ettiği imkanların “yine bir yerlisi tarafından” çok açık seçik ifade şeklidir bu.

Diğer taraftan örneğin ilçede arazi ve konutların muazzam değer artışı göstermiş olması – ki doğrudan halkın cebine tesir eden bir husustur, her yıl gerçekleştirilen onlarca festivaller etkinlikler, kurulan satış kooperatifleri, en önemlileri arasında olmak üzere Sığacık Kaleiçi mahallesinin restore edilerek ilçeye büyük bir gelir kapısı haline dönüştürülmesi, kültür ve sanat olayları vs vs …

Dolayısıyla, muhaliflerinin yalnızca iktidarı tekrar ele geçirmek için Soyer’e yaptıkları bazı haksız ve gerçek dışı yıpratma kampanyalarını yerli halkın çok iyi değerlendireceğine eminiz. Zaten son belediye seçimlerinin de bu düşünceyi onaylamış olduğu açıkça görüldü, sonuçlara bakıldığında.

Ayrıca unutulmamalı ki belediye bu faaliyetlerini sürdürürken bir taraftan da geçmişten gelen (Soyer’den önceki yönetimler)  SGK vesaire borçları yüzünden konulan hacizlerle uğraşıyor. Zaten tam da bu yüzdendir ki bazı gayrımenkul satışları yapmak zorunda kalıyor, faaliyetlerini devam ettirebilmek için. Tabii bütün bu hususları önemle dikkate almak gerektiği düşüncesideyiz.

Doğaldır ki Soyer’in – arzusu ve gayretine rağmen – tam anlamıyla olması gereken şekilde sonuçlandıramadığı bazı hususlar mevcuttur; Örneğin, ilçenin beton yığını haline dönüşme tehlikesi, mahalle yollarının adam gibi bakımının yapılmamış olması, minibüs seferlerindeki lakaytlık vesaire vesaire.. Ama bir gerçek var ki ilçe halkı bugün, bundan 10 yıl öncesine kıyasla çok daha iyi – ve zengin – bir durumda.. Aynen Seferihisar’ın kendisi gibi..

Editör

Bu arada Tunç Soyer kendisi ile ilgili ihtamlara bir cevaben aşağıdaki açıklamayı yaptığından burada bu beyanatına da yer vermek istiyoruz.

KAYNAK: http://www.e4haber.com/soyerden-muhalefete-zehir-zembelek-sozler/6350/

Soyer’den muhalefete zehir zembelek sözler!

Turizm arazilerini satarak belediyenin geçmiş dönemlerden beri biriken borçlarını kapatma yoluna giden Seferihisar Belediye Başkanı Tunç Soyer, dün bir yerel gazetede yer alan ………….. nın açıklamalarına zehir zembelek sözlerle yanıt verdi.

İşte o açıklamalar:

Sayın ………………

Yeni Asır’ın dünkü manşetine (Satışlar Soyer’in borçlarına gitti) çok memnun olmuşsunuzdur. Ancak bu haberin içinde çok fahiş gerçek dışılıklar olduğu için düzeltmek gerek.

Hatta manşet şöyle olabilirdi: ‘Soyer, …………………..’nın borçlarını ödedi’.

Seferihisar Belediyesi’nin SGK’ya 17.5 milyon, Vergi Dairesine 14.5 milyon olmak üzere yaklaşık 32 milyon TL borcu var. Bu borcun 21 milyonluk kısmı 2009 öncesinden geliyor.

Yani o borç varken henüz Tunç Soyer belediye başkanı olmamış. Yani o koltukta ………………. oturuyor. Yani, bugün yapılan satışla tahsil edilen 19.5 milyon lira daha, ……………………..’nın döneminde oluşan borcunu kapatmıyor ki Soyer’in borçlarına gitsin.

Kısaca, yaratmak istenilen algı tamamen gerçek dışı olduğundan, düzeltme ihtiyacı duydum. Yazmaya başlamışken, düzeltmek gereken başka noktalar da var, onlara da değineyim. Belediyenin parası çarçur edildi derken bazı örnekler vermişsiniz; Ancak 7 yıldır, yurtdışında tek bir uluslararası festivale katılmadım. 5 kişinin yaptığı iş 50 kişiye yaptırılmıyor, bir örnek gösteremezsiniz. İddianız gecesini gündüzüne katan işçi kardeşlerimin alın terine hakarettir, haksızlıktır.

Mandalina festivaline İzmirliyi davet etmemizin de İzmir Büyükşehir belediye başkanı olmak istememizle ne alakası var anlamadım. Ama söylenenler aslında insanın kendisini ve niyetlerini ele verir çoğunlukla.

Doğru; çok defa yurtdışına gittim ama bu gidişlerin tamamı oralarda yapılan toplantılara katılmak ve Seferihisar’ı tanıtmaya çalışmak içindi. Siz yurtdışına çıkmanın, festival, yeme-içme, eğlence dışında bir gerekçesi olamayacağını zannettiğiniz için herkesin olsa olsa o amaçla gideceğini zannediyorsunuz. Yani herkesi kendiniz gibi zannediyorsunuz. Yurtdışına, korumalarla Çeşme’ye gidilir gibi gidilmiyor. Aslında bunu sık sık yapıyorsunuz. Biz, başkan olarak seçildikten sonra, eskilerin deyimiyle ‘Devri Sabık’ yaratmamak ve mevcut kutuplaşmaları aşmak için bizden önce yapılanlarla ilgili herhangi bir yasal girişimde bulunmayacağımızı duyurduk. Yoksa, pavyon partileri, ihalelere yapılan müdahaleler, yönetimdeki zaafiyetler, onlarca dedikodu başka hiçbir şey yaptırmayacak kadar çoktu ve oradan bir ‘barış’ ta çıkmayacaktı. Biz de zamanımızı, enerjimizi o hesaplaşmaya ayırmak yerine, hepsini Allaha havale edelim biz kendi işimize bakalım dedik. Ama anlaşılan bazı insanlar, zarafeti zaafiyetle karıştırıyor.

10 yıllık başkanlık döneminde, 69 adet gayrimenkul satışı yapan bir başkan şimdi aslan kesilmiş Seferihisar’ı sattırmam diyor. İnsan bunu söylerken ya hafıza kaybı yaşıyordur ve derhal tedavisi gerekir ya da vicdanını ve utanma duygusunu kaybetmiştir, bunlar da ilki kadar vahimdir.

İktidarı, ceberrutluk etmek için bir araç gibi görenler çok yanılıyorlar. Çünkü Kanuni’ye bile kalmayan dünya kifayetsiz muhterislere hiç kalmaz.

Borçlar nedeniyle belediyeyi iş yapamaz hale getirmek için önce kamu kurumlarına baskı yapacaksın. Tüm malvarlığına hacizler koyduracaksın. Onları köşeye sıkıştıracak, nefes almak için iki gayrimenkulü satışa çıkaracaksın, bu defa da sattırmamak için dava açacaksın, bir yandan da popülizmin en ucuzuyla kahramanlık yapmaya soyunup, ‘sattırmam da sattırmam’ diye bas bas bağıracaksın. Üstelik, sattırmam dediğin yeri en yakın arkadaşlarından biri, geçmiş dönem meclis üyen, partinin yerel yönetimlerden sorumlu başkan yardımcın satın alacak. Bu ne perhiz bu ne lahana turşusu. Bu durumdan bir şey anlayan varsa lütfen bizlere de anlatsın.

Ama uzatmadan sadede geleyim.

‘Her şer’de bir hayır vardır’ derler. Sayenizde Belediyemizin tüm borçlarını temizliyoruz ve kuşlar gibi hafifleyip dolu dizgin koşmaya, çalışmaya devam edeceğiz. Yine bütün işimiz gücümüz, Seferihisar’ı, dünyanın gündemine taşımak, insanlarının refahını arttırmak olacak. Bence artık bizle uğraşmaktan vazgeçin.

Yolsuzluk, hırsızlık (Bu arada, ‘Seferihisar Belediyesinde hırsız var’demişsiniz, bununla ilgili olarak yargıda hesaplaşacağız.) yapmadığımıza göre, borçlar da bittiğine göre, bir şey bulamayacaksınız. Bence gücünüzü, Seferihisar için bir şeyler yapmaya çalışmak için kullanın. Hepimiz faniyiz. Anılacaksak, ‘o ona bunu dediyle’ değil, ürettiklerimizle anılalım.

1) Bir ilkemi sizinle paylaşmak istiyorum. 2009 seçimlerinden önce son mitingte, ‘sadece haramiler ve hırsızlarla aramda kalın kırmızı bir çizgi olacak onun dışında herkesi kucaklayacağım’ demiştim. Bu sözlerimin gereğini yapmaya devam ediyorum, devam edeceğim.

2) Son olarak, siyaset yapmamın en önemli nedeni, Türkiye’nin mevcut hakim siyaset kültürünü hakketmediğine dair inancımdır. Bu kültür, sizin yaptığınız gibi, paçadan çekiştirmeci, seviyesi çok aşağılarda, karşı tarafın iş yapmasını engellemek ve karalamak üzerine kurulu bir kültürdür. Dilerim bu anlayış değişecek ve performansın, başarının yarıştığı, kimsenin kuyusunu kazmaya çalışmadığı, sevgi ve saygının hakim olduğu bir siyaset kültürü bu güzel insanlara layık bir şekilde bu topraklara boy verip büyüyecek, güçlenecektir.

Saygılarımla.

Tunç Soyer

Like it? Share it!

Leave A Response