Temel Güzeloğlu’na Mektup: Saygısız ve “Gayrı dürüst” bir bankacılık hikayesi

by admin | Pazartesi, Eki 13, 2014 | 6241 views

TEMEL-GUZELOGLUSAYGISIZ ve “GAYRI DÜRÜST” (en kibarca ifade edilmiştir) bir bankacılık hikayesi

Bilindiği üzere tüketicilerin son 10 yıl içerisinde almış olduğu gerek konut gerekse tüketici kredileriyle ilgili olarak kesilen masrafların müracaat üzerine (ve Tüketici Hakem Heyeti yardımıyla) bankalar tarafından ilgili kişilere geri ödenmesi işlemleri devam ediyor.

Burada bahsedeceğimiz kişi de daha önce FİNANSBANK isimli kuruluştan (hani, herkese bir finansçı lazım diye bangır bangır reklam yapıyor) kullanmış olduğu krediler için müracaatını yapıyor şubeye ve banka tarafından 0850 .. nolu telefona müracaat etmesi gerektiği bildiriliyor kendisine.

Bu kişi denildiği gibi bankacılık telefonuna müracaatını yapıyor ve kısa bir müddet sonra cep telefonuna mesaj alıyor “herhangi bir şubeye gidip ücreti karşılığında söz konusu dekont/ekstreleri alabileceğine” dair..

Aynen de öyle yapıyor ve Finansbank Urla şubesine gidip her biri için 45 TL ödemek kaydıyla 2 adet kredisi (TÜKETİCİ KREDİSİ) için dekontlarını alıyor.

Tüketici Hakem Heyetine müracaat etmek üzere hazırlık yaparken bir de bakıyor ki, son 10 yıl içinde kullanmış olduğu en eski 2 kredisi ile ilgili ekstreler gönderilmemiş kendisine. Hemen yine arıyor 0850 nolu telefonu ve durumu bildirip bir daha müracaat etmiş oluyor.

(Şimdi buradaki ÖNEMLİ SORU şu: Neden, müşterinin son 10 yıldaki kredileri için talebine rağmen, YALNIZCA en son kullanmış olduğu 2 kredinin ektreleri gönderiliyor kendisine? Müşteri “UYUTULMAK” mı isteniyor acaba? Bu sorunun cevabını “namus ve dürüstlük” adına Finansbank’ın net olarak vermesi gerekiyor, aldatma teşebbüsü şüphesini ortadan kaldırmak için)

Kısa süre sonra yine mesaj geliyor ve ilgili tüketici bu sefer de (başka bir şubeden) gidip kullanmış olduğu ilk 2 kredinin (ki KONUT kredisi) dekontlarını da alıyor.

Yine heyete müracaat için evraklarını hazırlarken bir de bakıyor ki son olarak almış olduğu dekontlarda (ev kredisi ile ilgili) masraf ibaresi/ifadesi geçmiyor. Bankaların samimiyetine güvenemediği için durumdan nem kapıp tekrar arıyor şubeyi (URLA). Yetkili kişi (Dilek Hanım) bunun önemli olmadığını zaten onun masraf olduğunun bilindiğini, bir problem teşkil etmeyeceğini ve detaylar için telefon bankacılığını aramak gerektiğini” vs söylüyor.

Müşteri de aynen böyle yapıp 0850 hattı arıyor ve oradaki yetkiliden “kendilerinin bu ayrıntılar konusunda bilgileri olamayacağı ve bunun şube nezdinde halledilebileceği” bilgisini alıyor.. (Yani kimsenin kimseden haberi yok.. Kargaşa..)

Bu sefer de krediyi kullanmış olduğu İstanbul METROSİTE şubesini arayan müşteri durumu oradaki yetkiliye (Elif Hanım) anlatıyor ve ondan dekontlarla birlikte kredi sözleşmesi fotokopisi veya suretini tüketici mahkemesine götürmesi durumunda problem olmayacağı bilgisini alıyor. Elif Hanım, “bu konuda arşive müracaat ederek dekontları temin edeceğini ve şubeye göndereceğini” söylüyor müşteriye…

Şimdi şu basit hikayede (ki gerçek) banka personelinin ilgisiz ve “bilhassa” bilgisizliği, yıllarca ekmek yemiş olduğu (bir sürü faiz ücret vs) müşterisine nasıl SAHİP ÇIKMADIĞI – hatta fazla da umursamadığı – bu görüşmeler için toplamda belki saatlerce telefonda beklettiği gibi hususları dikkate alırsak eğer, bu kuruluşun Genel Müdürü’ne bankanın müşterisi (eskiler velinimet de derlerdi, hani bankanın personelinin maaşını bile onlar sayesinde ödediği kişiler – Yunanlılar maaşları Yunanistan’dan getirmediklerine göre) sıfatıyla şu soruyu sormak istiyoruz:

BU MU SİZİN “BANKACILIK & MÜŞTERİ ODAKLI HİZMET ANLAYIŞINIZ” SN. TEMEL GÜZELOĞLU BEY?

Müşteri yalnızca telefonla veya sokakta taciz edilip kredi kartı (veya tüketici kredisi) pazarlayacak ahmaklar ve daha doğrusu “SAĞILACAK” inekler grubu mudur?

Milyonlarca liralık reklam yaparsınız, artist bozuntularına paraları kaptırırsınız (hem de kendi cebinizden değil tabii, bizlerden aldığınız helal paralarla)… Ondan sonra müşterinin bir işi düştüğünde binbir deredeb su getirip, mümkün olduğunca yokuşa sürmeye çalışırsınız (hani güneşli havada açılıp, yağmurlu havada ortadan yok olan şemsiye misali)..

Personeliniz sıkılmadan, bir de neredeyse müşteriyle kavga etme raddesine gelerek onu yanlış yönlendirmek için mi eğitilir, yoksa bu zaten bankanın öğretilen stratejisi filan mıdır, “Müşteriyi canından bezdirin de hakkından filan da vazgeçsin eğer varsa da” diye?

Bu arada sizler TV larda filan bangır bangır “HERKESE LAZIM BİR FİNANSÇI” reklamlarına filan devam edin milleti sömürmek için…

Merak edip de şu anda durum nedir diye soran olursa eğer, “Müşteri hala beklemektedir, arşivden evrakların kendisine intikal ettirilmesini” ki böylece Tüketici Hakem Heyetine müracaatını yapabilsin diye…

Editör

NOT: Yukarıda yazılanlara şunu da ilave etmeden geçmek mümkün değil; Bütün firmalar çağımızda tüketici, yani müşterileriyle ilişkilerini mümkün olduğunca kuvvetlendirmeye çalışırlarken ve bunun için de özellikle TWITTER denilen (ve de FACEBOOK) bir ortam mevcutken, söz konusu bankanın bu konuya da çok önem verdiğini göremiyoruz. Nasıl mı? Twitter hesabına baktığımızda “AKAN ve GÜNCEL” BİR HAABERLEŞME göremiyoruz sayfasında.. Maalesef belirtmek gerekiyor ki bizce bu da müşteriden gelen geri beslemeyi en süratle alabilecek yeri layıkıyla kullanma gereği duyulmadığını gösteriyor. Bu arada Alo sizi dinliyoruz hattının varlığını biliyoruz. Ne kadar etkin ve hızlı çalışıyor işte onu bilmiyoruz doğrusu

————————-

GÜNCELLEME: Neyse, Metrosite şubesindeki Elif hanım isimli personel bu yazının yayınladığı gün müşteriye geri dönüp, evrakları URLA’ya mail ile yolladığını ve oradan alınabileceğini bildiriyor.. Yani sözünü birkaç gün gecikmeli de olsa tutmuş oluyor..

Tabii bu husus yukarıda yazılanları toptan hükümsüz kılmıyor.. Bizden uyarması, “geri besleme” anlamında.

Like it? Share it!